Kırmızı et gerçekten düşman mı?
Kırmızı et, yüzyıllardır birçok toplumun temel besinlerinden biri olmuştur. Ancak günümüzde bu besin maddesinin sağlık üzerindeki etkileri tartışılmaktadır. Net bir şekilde “zararlıdır” demek mümkün olmasa da, bilimsel veriler ışığında bu konuyu irdeleyelim.
Kırmızı et; yüksek protein, B grubu vitaminler, demir ve çinko gibi birçok önemli besin öğelerini içerdiği bilinmektedir. Bu faydalı içeriğe rağmen, aşırı tüketiminin bazı sağlık sorunlarına yol açabileceğine dair bulgular da giderek artmaktadır.
Kırmızı etin temel gıda olduğu toplumlarda, kalp ve damar hastalıklarının yaygınlığı dikkat çekicidir. Bu durum, kırmızı etin ana besin kaynağı olmaması gerektiğini düşündürmektedir.
Türkiye’de yapılan çok büyük ölçekli (katılımcı sayısının çok olduğu bir çalışma) bir çalışmada, kalp krizi görülme oranının en düşük olduğu bölgenin Akdeniz tipi beslenmenin yaygın olduğu Ege Bölgesi olduğu saptanmıştır. Bu beslenme şekli, kırmızı et yerine balık gibi protein kaynaklarını ve dengeli karbonhidrat alımını öne çıkarır. Buna karşılık, Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da kalp krizi sıklığı çok daha yüksektir ve bu fark, beslenme tercihlerinin sağlık üzerindeki etkisini açıkça göstermektedir.
Peki kırmızı eti tamamen hayatımızdan çıkarmalı mıyız?
Mevcut bilimsel veriler, böyle bir zorunluluk ortaya koymamaktadır. Haftada iki kez, toplamda 200-250 gram arasında kırmızı et tüketiminin kalp kalp sağlığına olumsuz etkisi bulunmamaktadır. Etin hangi bölgesinin tüketildiği de oldukça önemlidir. Daha az yağ içeren bonfile, kontrafile gibi bölümler daha sağlıklı tercihlerdir. Öte yandan, işlenmiş et ürünleri—salam, sosis ve jambon gibi— zararlı kabul edilmekte ve kesinlikle önerilmemektedir!
Sıkça sorulan bir diğer konu ise gözle görülen yağı yememekle birlikte her gün kırmızı et tüketmenin güvenli olup olmadığıdır. Her ne kadar dış yağlardan kaçınılsa da, kırmızı ette bulunan kolin ve karnitin, bağırsaklarımızdaki bakteriler aracılığıyla TMAO (trimethylamine-N-oxide) adlı maddeye dönüşerek damar sertleşmesine yol açabilir. Bu da felç ve kalp krizi riskini artırır. Yani yağsız da olsa, kırmızı etin makul düzeyde tüketilmesi önemlidir.
Kalp ve damar hastalığı olan bireyler için kırmızı et tamamen yasak mı olmalı?
Anadolu mutfağında büyümüş, yaşamı boyunca bu tür beslenme alışkanlıklarına sahip olmuş bir bireye etin tamamen yasaklanması hem uygulanabilir değildir hem de bilimsel açıdan da gerekli görülmemektedir. Bu hasta grubuna önerilen miktar, haftada 150-200 gram ile sınırlıdır! Ev yapımı köftelerde ise yağ oranı %10’un altında olmalıdır!
Sonuç olarak, kırmızı et sağlıklı bir beslenme planında yer alabilir; ancak kararında ve bilinçli tüketim şartıyla! Demir ve çinko gibi hayati mineralleri sağlayan bu değerli besin, doğru porsiyonlarla faydalı olabilir. Unutulmamalıdır ki “İlacı zehirden ayıran tek şey dozudur.”
Yorum yok